Konuya girmeden önce
memleketimizde kuş merakının ve kuşçuluğun kısa bir tarihçesinden
bahsetmek faydalı olacağı kanaatindeyim.
Bütün İnsanlar hele çocuklarla kadınlar yaradılışları itibariyle
tavuklara ve kuşlara aşırı bir sevgileri vardır. Bu sevimli küçük
yaratıklara hele güzel sesli, ötücü, süslü ve parlak tüylü kabadayı
tavırları ile yakışıklı görünüşleriyle hareket eden bu hayvanlara karşı
ölçüsüz bir merak ve sevgi beslemektedirler.
Diyarbakırda gül ve ipek zevki hüküm sürdüğü devirlerde cinsi eder
kuşlara da merak veren ve topluluk arasında konaklarda beslenen beş
asırdan beri çeşitli halk çocukları arasında oldukça yaygın bir kuş
beslemek merakı bulunduğumuz zamandan beri bilgiye istinaden süregelen
bir gelir ve zevk işi olmuştur.
Pek eski zamanlarda Diyarbakırın Fatihpaşa mahallesinde Kurşunlu Camii
Pazar yerinde ve yoğurt pazarındaki muayyen yerler kuşçuların adeta
kulüp, dernek ve borsaları vazifesini görmüşlerdir.
Halen Mardinkapısındaki ve Seyhan Palas Kahvesi ile Melikahmet Çarşısı
üzerinde bulunan ve sonra şimdiki Dernek Merkezi bu alış verişin
yapıldığı yerler durumundadır.
Hemen hemen herkezin evinde üç-beş çift cins güvercin daima zevk için
beslenirdi. Ve halen de birçok evlerde beslenmektedir. Yalnız yemlerine
kümes ve tüneklerine layıkiyle ehemmiyet verilmediği de görülmektedir.
Son asrın meşhur kuşbazlarından Behram Paşa Camii mütevellisi Mühir
Efendi, Hevidanlızade Emin Efendi, Comilpaşazade Kasımbey ve Raif Hoca,
Hamit Yazıcıoğlunun amcası, Eminigazeli, Zaza Alo ve Mahzunun oğlu
mehmet Efendi gibi zevat memleketin kuşçuluğu üzerine nam yapmış
şahsiyetlerdir.
Yıllardan beri halkımızda kuş beslemeye karşı sevgi ve istek
ziyadeleşmiş bulunmaktadır. Her taraftan bir derneğin kurulması
teşebbüsü ileri sürülerek neticede (Kümes Hayvanlarını Yetiştirme,
Tanıtma ve Dayanışma Derneği) namı altında bir teşekkülün kurulmasına
teşebbüs edilmiş ve bu gün de kurulmuş bulunmaktadır.
Yurdun muhtelif vilayetlerinde buna benzer dernek ve kulüplerin açılmış
olduğunu işitmekte ve görmekteyiz.
Diyarbakırda kuş beslemek teşebbüs ve hevesinde bulunanlara şahsen ufak
bir hizmet bakımından bu ufak eserime ehemmiyetli bilgileri veren
ağabeyim Mehmet Cemiloğluna burada şükranlarımı sunmayı bir vazife
bilirim.
Bu eserin; meraklı kuş besleyicilerine hakiki bir rehber olmasını ve her
türlü sorularına cevap verebilecek bir hale gelmesini arzu etmekle
beraber yalnız Diyarbakırimıza has olan kuşlardan bahsetmek ve bu
hususta lazım gelen esaslı bilgileri kısaca izah etmekle yetineceğim.
Bu eseri okuyarak kuşbazlık mevzuunda noksan kalmış olan bilgileri
tarafıma bildirecek zevata peşinen teşekkürlerimi arzetmekle beraber
vaki olan bu teşebbüsümüzün her kuş yetiştiricisi için faydalı olmasını
canı gönülden temenni ederim.
KÜMES HAYVANLARI DERNEĞİ BAŞKANI
ZİRAAT YÜKSEK MÜHENDİSİ
ESAT SEZAİ CEMİLOĞLU
DİYARBAKIR KUŞLARI
Diyarbakırda yetiştirilmiş olan ve dünyanın hiç bir yerinde bulunmayan
güvercinlerin evsafını ıslah ederek meydana getirmiş oldukları çeşitler
aşağıdadır.
Bu çeşitleri alıp da aynı evsafı muhafaza edemiyerek melez hale getirmiş
Arap ülkelerinden Hama, Humus, Halep, Şam ve Beyrut gibi vilayetlerde
bir kısmı bulunmaktadır.
Diyarbakır güvercinlerini dört muhtelif şubeye ayırmışlardır. Bir
güvercinin rengi 6 muhtelif renklerle 4 şubeye ayrılmışlardır. Bunlardan
dört şubenin isimlerini şu şekilde adlandırmışlardır.
1- Göğsü ağ (Ak)
2- Ketme
3- İçağlı
4- Kızılbaş
Göğsü ak: Göksü akı 6 çeşit renge çevirmişlerdir. Bunlardan
siyahına Atlas, sarısına Narinci, kırmızısına Ciğeri, gök rengine
Gögala, açığına kürenk, zeytin rengine de Zeytuni adı verimiştir.
Ketme: Ketmeler de 6 çeşide ayrılmıştır. Siyahına Ketme atlas,
sarısına Bozak, kırmızısına Ketmeciğeri, gök rengine Ketmegögala, kül
regine Ketmekürenk, zeytuni rengine Ketmeyusufi demişlerdir.
İçağlı: Siyahına Zengi, sarısına Tahini, kırmızısına Gümüşkuyruk,
gök rengine Kara, açığına Miski, zeytuni rengine de Yusufi denilmiştir.
Kızılbaş: Siyahına Karabaş, sarısına Sarıbaş, kırmızısına
Kızılbaş, gökrengine Mavibaş, kül rengini elde edememişlerdir.
Zeytunisine de Zeytunibaş denilmiştir.
Göğsüağ (Ak)
Göğsüağ sınıfından hepsinin evsafı bir ise de yalnız Atlas ile
Zeytuninin ayakları tüysüz, diğerlerinin ayakları tüylüdür. Mesela; bir
narenci veyahut bir ciğeri, kürenk, gökalanın boynu ve göğsü muntazam
bir kolye gibi beyaz olacak, ayaklarının tüyleri kendi renginden,
başları kaküllü, her iki yanağında kendi renginden başlarının rengine
yapışık ve gerdanına doğru (Benk) tabir edilen iki zülüf olacaktır.
Her cinsin rengi, siyah kısmı çok parlak, sarısı çok koyu sarı,
kırmızısı da koyu kırmızı, gökala da koyu gök rengi, kürenk açık kül
rengi, zeytuni de adeta zeytin rengi olacaktır.
Zeytuni ile atlasın boğazının altından göğsüne kadar bir dizi püskül
olacak, diğer ayağı tüylü olanlar püskülsüzdür.
Kanatlarına gelince; gökala ile kürengin kanatları üstünde (V) şeklinde
renklerinin çok koysu olacak. Bu (V) şeklindeki hatlara (Şeftali denir).
Bu evsafı haiz olmıyan güvercinler kıymetsiz olur, (Habeş) tabir edilir.
Yani soylu değildir. Ve kıymeti 100 lira değerinde olan bir çiftin
yukarıda izah ettiğimiz vazıflardan birisi noksan olursa kıymeti çok
düşük olur. Bu çeşitlerin tırnak ve gagalarının beyaz olması esastır.
Mesela; bütün vasıfları haiz olmasına rağmen gagasının siyah olması
kıymetini 10 derece düşürür.
Bundan başka; kanatlarında beyazlık, gerdanı dar, zülüfleri aşağıya
kadar inip rengine ittisal etmesi, kakülünün muntazam olmaması, renginin
parlak olmaması, göğsündeki püsküllerin az olması gibi, saflığa halel
getiren bu işaretler değerinin onda dokuzunu kaybetmiş olarak kabul
edilir.
Ketme
Altı çeşit olup, Göğüsağının aksine dördünün ayağı çıplak ikisinin ayağı
tüylüdür. Mesela; Ketmekürenk, Ketmegökelanın ayakları tüylü ve
püskülsüz olması lazımdır. Diğer dört şekli, mesela; Ketmeciğeri, Bozak,
Ketme Yusufunun püsküllü olması şarttır.
Püsküllerin göğüs yukarısından yani boğaz altından itibaren iki helezon
püskül, aşağıda birleşerek göğüs kemiğinin üstüne gelecektir.
Kanatlarının başlarındaki dört veya beş kanat kısmındaki tüyler, yani
(Yelek) tabir edilen baştaki en uzun tüyleri hepsinde beyaz olacaktır.
Kuyrukların da hepsinin beyaz olması lazımdır. Hepsi kenküllü yani,
(Kepezlü) olacak, (Halta ve Küpe) tabir ettikleri, yani halta çenesinin
altı ve hatta tek bir tüyü beyaz olmayacaktır.
Küpe denilen kısmı yani, (Gaga üle göz arasında), başları keküllerinde
bayazlık olmamak üzere. Hepsinin beyaz olması ve gaga ile göz arasına
doğru küçük bir üçgen kendi renginden yukarı doğru olacak, renkler de
hakiki parlak, sarsı sarı, siyahı siyah olacaktır.
İçağlı
Bu altı çeşidin heyeti umumiyesinin renklerine göre çok parlak
kollarındaki şeftali kendi renklerinden daha koyu, kepezli ve
göğüslerinde püskül olacaktır. Tahini ile Gümüşkuyruk püskülden
müstesnadır.
Kızılbaş
Hepsinin vasfı birdir. Yalnız kepezli yani baş kısmı kenkülle beraber
boğazına kadar miğferli, zülüfleri kırmızı olacak kanatlarının ucu dort
veya beş tanesi kırmızı olacak, kuyruk kırmızı, vücudunun düğer kısmı
tamamiyle beyaz olacak, renkleri kollarında, başındaki ve kuyruğundaki
renk koyu kırmızı olacak, diğer renkler de yukarıda söylediğimiz gibi
kendi renklerinden olacaktır.
Yukarıda mufassalan izah ettiğimiz dört cinsi, Diyarbakır güvercin
meraklıları asırlar boyunca çalışarak ıslah etmiş ve bu vasıfları bugüne
kadar ölçü olarak muhafaza etmişlerdir. Bununla beraber, güvercinlere
meraklı bulunan Halep, Humus, Şam ve Beyruttaki kuşseverler bu cisleri
, zaman zaman çok yüksek fiyatlarla alıp memleketlerine götürmüşler ise
de; yukarıda izah ettiğimiz çeşitler orada mevcut olup, fakat izah
ettiğimiz vasıfları maalesef muhafaza edemiyerek bozmuşlardır.
Mesela; bir göğsü ağ şubesine mensup bir atlasın ayakları tüysüz iken,
tüylü olmuş, göğsüslerinde püskül varken püskülsüz olmuştur. Kepezli
iken, kepezsiz olmuştur. Hepsi hemen hemen böyledirç Bozak, Ketmeciğeri,
Ketmeatlas püsküllü iken püskülsüz olmuş, başları hep beyaz iken göz
önünde küpe tabir edilen kendi renklerinde yukarıya doğru çok uzamıştır.
Buna (Haşhal) denir.
İçağlılarda ise, püsküllü iken ve kepezli iken, kepezsiz ve püskülsüz
olmuşlardır. Bu şekilde Diyarbakır güvercinlerinin tarihi vasıfları
kaybetmiş bulunmaktadır. Halen Diyarbakır kuşları bir çok istihaleler
geçirmesine rağmen kuşseverler, yukarıda izah ettiğimiz vasıfları
nazarıdikkate almaksuretiyle bugüne kadar muhafaza etmişlerdir. Ve bu
söylediğimiz vasıflardaki kuşları çok yüsek değerlerle meraklılarına
satılmakta, adeta baha biçilmez bir antika şeklinde seyircilerine
göstermektedirler.
Bu dört cinsten, başka cinse ayrılan güvercinlerde vardır. Bir ketme
cinsi ile göğsü ağ veya bir kızılbaş ile içağlının birleşmesinden hasıl
olan yavrular değersiz ve kıymetsiz olup, habeş sayılırlar. Bunların
yavruları ne anneye ve ne de babaya çıkmazlar. Diyarbakırda kuş
meraklıları (Mendel kanununa) istinaden çok uzun senelerin çalışma
mahsulü olarak bugünkü kuş çeşitlerini elde etmişlerdir. Bir çift ciğeri
veya bir çift atlasın yapacağı yavru, çok yüksek vasfı haiz olan anne ve
babasına benzemekle beraber, aynı evsafı ender alabilirler. Mesela;
yavruların benklerinin kısa olması, göğüslerindeki beyazlığın
gayrimuntazam veya dar olması, gagalarının siyah olması, bacaklarındaki
tüylerin sırtlarındaki tüy renginden daha açık olması ve buna mümasil
gayri nizami yavru yaparlar. Ve hakiki değerlerinin onda dokuzunu
kaybederler.
Bunlardan başka; Mısırlı cinsi vardırki; bunlar da rengarenk olup
sütbeyaz ve sırtları siyah, sırtları gök rengi, beyaz, kuyruğu siyah,
beyaz, kuyruğu gök rengi, beyaz, sırtı kırmızı olup, bunların hepsinin
gagaları çok küçüktür. Bir buğday denesinden de ufak, göğüsleri açılmış
gül gibi püsküllü olmalıdır. Bunların en makbulü püskülünün büyük açmış
bir gül gibi olması ve gagasının da çok ufak olmasıdır. Ayaklarının
tüysüz, gözleri iri, kafalarının yuvarlak olması makbuldür.
Ayrıca; çeşitli renklerle ayakları paçalı, taklacı güvercinlerde vardır.
Bunlar uçarken saatlerce takla vurup, kendi evlerine dahi inmek isterken
taklacılıktan dolayı kendi kümeslerine inemiyen ve bir minare
irtifaında göğe doğru takla atarak çıkan güvercinler altı ile sekiz saat
havada bu şekilde takla atarak kalanlar çoktur ve böyle olanlar
makbuldür. Bilhassa evi istikametine dalış, 50 santim kadar yare
değmeden bir minare boyu yükselmesi çok makbul sayılır. Dalış şekilleri
dahi bahis mevzuu olur. Bahse girenler arasında fazla dalış yapanlar
bahsi kazanır. Kuşlar yukarı yükselirken kollarının çok kuvvetli ses
çıkarması ve kendi sahası dışında da çekilmeden alçaktan gezmesi de
makbuldür. Urfa cinsi denilen gök renginde, gözleri büyük, siyah,
gagaları kısa, (Elagöz) tabir edilen cinsde vardır. Bunlardan başka
uçurmak için değil ses için beslenen rengarenk Ankutlar vardır. Başında
iki kepez vardır, çifte kenküllü de denir. Ayakları çok paçalı, normal
güvercinlerden büyük ve çok yavru yapar ve öterler.
Nemsavi tabir edilen çeşitli renkleri ihtiva eden Diyarbakırın ketme
şubesindeki tertipte yakası omuzlarına kadar inen kürklü tabir edilen ve
adeta yakasında bir kürk yakası manzarasını veren bir cins vardır.
Hendavi denilen cins rengarenk olup, tavuskuşunun kuyruk açması ve
duruşu gibi hareket eder. Başı geriye adeta kuyruğuna değer ve göğsünü
ileriye doğru bir top gibi dışarıya çıkaran süs güvercini ise mevcuttur.
Yukarıda saydığımız bütün cinslerin kuyruk tüy adeti 12 tane olmasına
rağmen bunların ise en iyiysinin 30dan 40a kadar olması tabiidir ve
hindinin kabarması gibi daima kabarık şeklini muhafaza etmektedir.
Halep, Hama, Humus, Şam ve Beyrutta beslenen kuş cinsleri Diyarbakır
kuşlarının iki misli büyüklüğünde olup, (Kozar) tabir edilen cinslerdir
ki bunlar Diyarbakır havalisinde makbul sayılmadığı için beslenmez,
yalnız Antep, Kilis, Maraş, Urfa vilayetlerindeki kuşbazlar bunlara
meraklıdırlar. Arap cinsinin yani Kozar cinsinin eşkali ve renkleri çok
mütenevvi olup onların da Diyarbakırda oldugu gibi her kuşun ayrıca
kendine mahsus vasıfları vardır ve vasıflarına göre de kıymetleri
vardır. Kendilerine makbul olan Berberisi cinsi yani Berber, Mağrip
denilen Fastan getirilmişlerdir.
İngilizi tabir edilen bizim Mısırlı tabir ettiğimiz cinse benzer
güvercinleri de mevcuttur.
Hastalıkları
En başta difteri, verem, felç, ishal ve kursak hastalıkları kuşlara
zarar vermektedir. Halen dahi pratik ve iptidai tedavilerle
iyileştirilmeye çalışılmaktadır. Mesela ishale karşı nar kabuğu,
difteriye karşı ağız ve boşazı temizleyip ispirto ile yıkamak, verem,
felç ve kursak hastalıklarına karşı herhangi bir tedavi yoktur. İçilecek
sulara çok itina edilir, sabah ve akşam kaplar yıkanarak yeni ve temiz
su verilir.
Kuşlara yarayan yemler:
Kuşların en fazla sevdiği buğday, darı, mısır darısı ise de ziyadesiyle
mercimeği severler. Bu güvercinler içerisinde yuvasını seven içağlı
cinsleri ile Mısırlı cinsleridir. Aylarca başka yerde ve uzakta muhafaza
edilmesine rağmen ilk fırsatta eski yuvalarına dönerler. Diger kuşlara
nispeten havada fazla uçarak kalabilirler. Başkasının kuşlarına
katılarak gitmezler.
Kuşbazların kendi aralarında yaptıkları müsabaka ve bahisler:
1- Sabah ve ikindi serinliğinde kuşlarını uçururlar. Kuşbazların
kuşları muhtelif sürüler halinde birbirine girerek bir tek küme şekline
gelirler. Bundan sonra her kuş sahibi kendi kuşlarına kümese dönemeleri
için kuş göstererek dama atarlar. Bu suretle kuşlar bölünerek
kümeslerine dönerler. Dönerken beraberlerinde yabancı kuşları da
getirirler. Beraber gelipde inmiyen ve dönüp evlerine giden kuşlara
(Şatırkuş) tabir edilir.
Dama inen yabancı kuşlar damda (Baltama) tabir edilen (Tor) yani ağ
(Atrap) ile tutulur. Tutulanların kanatları kesilir, çekilir veya
bağlanarak muhafaza edilir. Asla sahibine iade edilmez.
Şatır olan kuşları kuşbazlar kırkar, ellişer adet olmak üzere sepetlere
koyup pazarlık ederek bahse tutuşmak suretiyle şehir dışında uzak bir
mesafeden hep birlikte kuşlarını salıverirler. Sonra hep beraber
birlikte toplu olarak şehre gelirler. Herkez evinde kuşların kümeler
halinde dönmesini beklerler. Bu uzun mesafe uçuşu güvercinler şehre
kadar beraber yaparlar. Şehrin üzerinde çeşitli uçuştan sonra her grup
evine doğru bölünür. Bu bölünmelerde acemi güvercinler şaşarak yabancı
kuşlarla başka kümese giderler. Giden yabancı kuşlar dama veya avluya
inerse baltama ile tutarlar. Bu kuşların bir çoğu güvercinliklerine
(pinlerine) o kadar alışırlar ki hiç biri başka kümeslere gitmezler.
Bunlar artık şatırlaşmışlardır.
2- Bu şekildeki kuşların uzak mesafelerden defalarca salınıverilmesine
rağmen, hiç birinin başka kümese gitmemesi üzerine, kuşbazlar ilkbaharda
yeni yavru kuşları yetiştirir veya satın alırlar. Bu kuşlar yavru ve
acemi olduklarından kuşbazlar tarafından iddialı olarak uçurulurlar.
Kuşbazların daha bir çok şartları vardır:
Mesela, 5 kilometre mesafeden çok alışkın bir satır kuş evine kaç
dakikada varabilir bunun üzerine bahis tutarak mevzubahis mesafeye
götürerek teker teker bırakılır. Hani kuş sahibinin kuşu daha çabuk
kümese dönerse o şartı kazanmış olur.
Ayakbastı: Bir sepet içerisine şart tutulan
adet kadar şatır kuş konur. Diğer kuşbazın evine götürülür. Ev sahibi
kuşbaz kendş kuşunun bir kısmını dama çıkarır, bir kısmını avluya
salıverir. Bunlardan bir tanesini de eline alır. Bahse girişilmiş olan
sepetteki kuşlardan da kui sahibi bir tane çıkararak eline kor. Bu kuş
ya avludaki kuşların yanına iner veyahut damdaki kuşların yanına gider.
İndiği taktirde bahsi kaybeder. Diğerleri de konmadan doğrudan doğruya
kümesine dönerse bahsi kazanmış olur. Aksi halde bunlardan bir tanesi
avlu veya dama konarsa. Bahse girişilmiş olan şart ne ise onu öder.
Bir tek şatır kuş yabancı kuşlarla birlikte bir sepete konur ve uzak
mesafeden salıverilir. Küme halindeki kuşlar toplu halde kendi kümesine
dönerken bu tek yabancı kuş da beraber gelir ve inerse kuş sahibi bahsi
kaybeder. Kuslar toplu halde kümeslerine inerken o yabancı tek kuş
inmeden kendi kümesine giderse sahibi bahsi kazanmış olur.
En mühimi bu şatır kuşları kışın kar yağdıktan sonra avlu ve damlar
bembeyaz olur. Her taraf kar içinde iken kuşlar kendi evlerini ve
işaretlerini tabiatıyla kaybetmiş olurlar. Her kuşbaz kuşlarını sepetler
içerisinde yine birlikte götürüp muayyen bir yerden uçururlar. Artık en
alışkın şatır kuş gelip evine iner Bir kuşbazın 50 şatır kuşundan
muhakkak yarısı evini tanımıyacak bir duruma gelir.
Bu mevsimde her kuşbaz birbirinin çok adette kuşlarını tutarlar. İşte en
iyi bir kuşbaz kuşunun çok şatır oldugunu ve iyi yetiştirdiğini ve
kuşbazlığını ispat ederek bu delillerle birbirlerinden üstün olduklarını
kabul ettirmiş olurlar.
Kuşların çiftleşmedeki durumları
Erkek dişiyi kovaladığı zaman çiftleşme zamanı olduğu için buna (Tiride
düşmüştür) denir. Trid zamanında şatır kuşların dişisi nereye gider
konarsa ve girerse erkeği de beraber gider. Mesela erkek kuş başkasının
evine damına ve başkasının bölmesine gitmezken dişi kuş tridte iken
giderse erkeği de gider. Tridte olmazsa katiyen gitmez.
Kuşların iki aylık olanına Yavru,
İki aydan bir seneye kadar olanına Kızma,
Senesini ikmal edene Yeke kuş denir.
Kuşların gece musabakası
Evvela talim ettirilir. Tam manası ile karanlıkta uçmayı öğrendikten
sonra bahse girmeden evvel müteaddit tecrübeler yapılır ve kümesine
döneceği katiyetle öğrenildikten sonra gece esas bahse girişilir ve gece
zifiri karanlıkta 40ar 50 şer güvercin bir arada salıverilir. Aynı
gece içerisinde kümeslerine dönmesi şarttır. Bu arada hengi kuşbazın
fazla fire verdiği görüşürse a diğerlerine karşı bahsi kaybetmiş olur.
Güvercinlerin çiftleşmesi ile elde edilenyavrular
1- Narinci ile ciğeri birleşirse ya çift ciğeri veya çift narinci
veyahut 1 narinci 1 ciğeri yavru verir.
2- Kürenklerle gökela birleşmesinden yukarıdaki gibi ya çift kürenk ya
çift gökela veya bir kürenk bir gşkela olur.
3- Mısırlı veya parçalı birleşirse,
4- Kara ile miski birleşirse,
5- Zengi ile yusufi birleşirse,
6- Atlas ile zeytuni birleşirse,
7- Ketmeciğeri ile bozak birleşirse,
8- Bu şekilde doğacak yavrular nesli bozmaz, aynı nesli verirler.
Kuş çeşitlerinin makbul bazı vasıfları
Göğsüağın ayağı tüylü, kuyrukları yine kendi renginden olur. Otadaki 6
tel beyaz olur ve kuyruk üstü de beyaz olursa daha makbul addedilir.
İçağlılarda kuyrukların hepsi beyaz olacaktır. Göz ve dimdiklerinin
beyaz olması makbuldür. Zengi ile karanın dimdiği esmer veya siyah
olabilirse ayıp sayılmaz.
DİYARBAKIRDA KUŞCULAR ARASINDA KULLANILAN TABİRLER
1- LEPİR: Kanadı yeni çıkan güvercin.
2- HAŞŞAŞ: Çok öten.
3- İÇAĞ: Kuyruk sayılarının miktarı.
4- BİLEZİKLİ: Renginin haricinde bileklerdeki tüy (Güvercinlerin cinsine
göre değişir).
5- KULOPOTOETMEK: Kanat ve kuyruğunu yolmak.
6- BENK: Vücut tüyü aynı renk, göğüs kısmı başka renk, başındaki tüy ve
vücut rengindeki tüylerin göğse doğru uzanması.
7- KENKÜL: Kafadaki dik tüyler.
8- PÜSKÜL: Göğüsten ileri çıkan tüyler.
9- DİMDİK: Gaga.
10- PİN: Kümes
11- TOR: File
12- PAMPALLI: Ayağı tüylü.
13- BALTAMA: Saplı bir kasnak üzerindeki file (Atrap).
14- HABEŞ: Melez.
15- FERAH: Fazla öten.
16- AŞIKTORA: Dişisine sevdalı olan.
17- KUBOY: Karmakarışık renkli.
18- FÜSFÜL: Uçmaya tahammülü olmayan (İdmansız).
19- ONLUK: Havadaki kuşlara gösterilen güvercinin çırpınması.
20- TİRİD: Yumurtlama esnasında dişisini gagalayarak etrafında
dolaşmak.
21- GÜLLÜ: Başındaki tüy ve vücut rengindeki tüylerin göğse kadar
uzanması.
22- SUVAMA: Yirmibir numarada izah ettiğimiz vasıfların aynı olup
gözlerinin önünden iki taraları kesme.
23- KUDOŞ: Kenküllü olup burmasının bir tarafının noksan oluşu.
24- BURMA: Kafadaki kepezin yanlardan olan bükümü.
25- TEK SUVAMA: Bir cephesinin kesimi, diğer tarafından benkli olması.
26- KUYRUK KAPAĞI: Vücut renginden başka bir rengin sırttan itibaren
kuyruğa doğru uzanan kısım.
27- SERPME: Göğsüağlarda izah edilen vücut rengindeki tüyün göğüs lısmı
tüylerine karışmasına denir.
28- AYAK TÖKME: Ayakları çıplak olan cinslerin dirseğinden parmağa doğru
uzanan kısa tüylerdir.
29- ÇOLOĞ: Bir kanadın yarım felç olması.
30- SAKAT: Yumurtlamayan.
31- TOHUMSUZ: Erkeğin dişi ile çiftleşip yavru yapamaması.
32- EMİŞMEK: Dişi gagasını erkeğin gagasına geçirerek başını sallaması.
33- HIRE: Aynı yuva kardeşlerinin birinin ufak oluşu.
34- HALTA: Gagasının altının beyaz olması.
35- ŞEFTALİ (ŞİVTELLİ): Kanatlardaki (V) şeklinde çift çizgili koyu
renk.
36- ŞATIR: Çok iyi tanınan (Kümesini havüşini ve evini) bilen.
37- YAVA: Evini tanıyamayan.
38- KIZMA: Bir yaşında olup çiftleşmemiş olan.
39- YEKE: Bir kaç defa doğurmuş.
40- KEVNARE: Çok yaşlı olan.
41- TÜLEK: Tüy değişimi.
42- DÖKMEK: İddia üzerine uzaklardan kuşları müştereken salıverme.
43- YUVAKIZDIRMAK: Çift olup da yuvada sevişmek.
44- KÖSNEMEK: Dişinin çifte gelip erkeğe sürtünmesi.
Yük.Müh. Esat Sezai CEMİLOĞLU
Araştırma: Uğur Kurt
GÜRSU (Kitapçık Diyarbakır Kütüphanesinde Bulunmuştur)
Fotoğraflar:
İncirlikte askerlik yapmış olan Duane Terry tarafından çekilmiştir. |