PMV-1 kısa ismiyle
tanınan bu hastalık güvercin hastalıkları içinde en bulaşıcı ve ağır
olanlarından birisidir ve Paratifo ile beraber en fazla güvercin ölümüne
yol açan hastalıktır.. Ülkemizde genelde "sallabaş" adı ile bilinmesine
rağmen, aslen sallabaş bir çok hastalıklardan dolayı güvercinlerimizde
baş gösterebilen bir hastalık belirtisidir. Paratifo, zehirlenme,
bakterisel enfeksiyonlar bu hastalıkların başında gelir ve hepsi kuşta
sallabaş hareketinin görünmesine neden olur. Bu hastalıklardan bazıları
ötekilerine göre daha kolay tedavi edilebilir ve bazılarının tedavisi
yoktur. Fakat duymuş olabileceklerinizin aksine sahte sallabaş diye bir
hastalık yoktur. Bu nedenle baş dönmesi dışında baska belirtilere
bakılmadan her hangi bir tedavi yöntemine geçmek yanlış olabilir.
PMV-1 kümes hayvanları hastalığı olan "Newcastle" hastalığı virüsünün
yakın akrabasıdır. Fakat çeşitli kaynaklarda belirtildigi gibi
"Newcastle" hastalığı değildir. PMV-1 tavuklara bulaşmıyacağı gibi
"Newcastle" da güvercinlere bulaşmaz. Bu nedenle PMV işaretleri gösteren
güvercinlere "Newcastle" hastalığı ilaçları kullanmak faydasızdır. (PMV
1 aşılarında Newcastle virüs kullanımı, bu virüsün paramyxovirosis ile
yakın akrabalılığından istifade etmek amacıyla olup, tedavi amaçlı
ilaçların bu ilişki kurularak kullanılmamasını belirtmek isterim. Not:
Makaleye bu nokta veteriner arkadaşlardan gelen uyarılar sonucu
eklemiştir)
PMV-1'in bulaşma yolları doğrudan temas veya patojen taşıyan tozdur. Bu
toz (salmalarımızda olan beyaz toz) hava yoluyla bulaşıma neden
olabileceği gibi at sineği, sivri sinek, sinek, fare veya insanlar
tarafındanda bir sonraki kuşa geşebilir. Bu nedenle salmaların
havalandırma koşullarının ideal olması büyük derecede önemlidir.
Salmalara sineklerin ve farelerin girmesini engelleyici önlemler
alınması sadece bu hastalığa karşı değil bir çok hastalığa karşı etkin
bir önlemdir. Bütün bu nedenlerin yanında bence en büyük tehlike
insanlardan gelmektedir. Ziyaret ettiğimiz salmalarda dokunduğumuz
kuşlardan veya elbiselerimize (özellikle ayakkabı tabanına) tutunan
tozlardan en büyük zarar gelmektedir.
Kuslarımızı görmeye gelen kuşçularda bu riske dahildir. Güvercin
beslemenin sosyal bir hayat tarzı olduğunu düşünürsek bu riskleri
ortadan kaldırmanın mümkün olmadığını fakat önlemler alınabileceğini
görürüz.
Bu önlemleri düşünürken aklımızda bulundurmamız gereken bir gerçek
sadece gözle görünür belirtileri taşıyan kuşların bu tür hastalıklara
sahip olmadığıdır. Başı dönmüş bir kuşun bu hastalığın son aşamalarında
olduğu ve büyük bir olasılıkla aynı salmada daha bir çok kuşun bu
hastalığı taşıdığı (hasta veya taşıyıcı durumunda) başka bir gerçektir.
Bu tür riskleri olabildiğince azaltmak için bence yapılabilecek şeyler
şunlardır:
* Ziyaret eden kişilerin kuşlarınıza dokunmalarına izin vermeyin. Eğer
ziyaretciniz usta bir kuşçuysa nedenlerini anlıyacaktır.
* Salmalarınıza yürüyerek girilebiliyorsa, ziyaretcilerinizi ya dışarıda
tutun yada kullanmaları için bir iki çift terlik bulundurun.
* Ziyaret ettiğiniz bir kuşçudan geri geldiğinizde salmanıza gitmeden
ellerinizi dezenfekte edici bir sabunla yıkayıp elbiselerinizi ve
ayakkabınızı değiştirin.
* Satın aldığınız kuşları kendi kuşlarınızın yanına almadan en az 30 gün
ayrı bir salmada tutup gözleme alın. Çoğu virüs ve bakterilerin yaşam
devri 30 gün olduğu için kendisini göstermemiş hastalıkların kuşlarınızı
etkilemeden ortaya çıkmalarını sağlamış olursunuz.
* Salmanızın havalandırmasına büyük önem verin. Bu kuşların dışında
sizin sağlığınız içinde önemli.
* Yemlik, suluk ve banyoluklarınızı salmanın dışında tutmayın. Vahşi
hayvanların bunları kullanmasını engelleyin.
* Serçe, kumru gibi vahşi kuşların salmanıza girmesini engelleyin.
Kuşlarımızı etkileyecek bakteri, virüs ve parazitlerin vahşi hayvanlarda
doğal olarak olabileceğini ve bu hayvanları sizin gözlemliyebileceğiniz
şekilde etkilemiyebileceğini unutmayın.
* Kuşlarınızı taşıdıkları parazitlerden arındırın. Bunların kuşlarınızın
zayıf düşüp hastalıklara kolay hedef olmasına yol açacağını bilin.
* Kuşlarınızı yerde yemlemeyin. Yemlik kullanmak çoğu hastalık
risklerini elemine edecektir.
* Kuslarınıza her gün taze su verin.
* Suluk ve yemliklerinizi temiz tutup içlerine dışkı ve toz girmesini
engelleyin.
* Salmalarınızı temiz tutun.
* Salmaların zemininin her zaman kuru olmasına dikkat edin (bakteri ve
virüsler bu ortamda yaşamlarını sürdüremez ve çoğalamazlar). Dışkıları
devamlı temizleyin. Çoğu hastalıkların ve kurtların bu yolla bulaştığını
unutmayın.
* Hastalık belirtileri gösteren kuşlarınızı hemen ötekilerinden ayırın.
Bunlar benim yapmaya çalıştığım ve tavsiye ettiğim şeyler. Bunlardan her
yapılan kuşlarınızın hastalanma olasılığını biraz daha azaltır.
Kuşlara dokunmanın bu hastalıkla ilgisini ben kötü bir anı ile
biliyorum:
Yıllar önce Atlanta'dan ziyaretime gelen arkadaşım Eran'la beraber
Afganistanlı bir arkadaşın kuşlarını seyretmeye gittik. Güzel bir gün
geçirdik. Beraber kuşlarını uçurduk, yeni çıkan yavrularına baktık.
Akşam üzeri bizim eve geldik. Eran daha ilk defa benim kuşları
görüyordu. Ona ilk gösterdiğim kuş benim dumanlıların yavrusuydu. Övüne
övüne gösterdim ve yavruyu anlata anlata bitiremedim. Kuş Eran'ında
bayağı hoşuna gitti. Ondan sonra ergen kuşları uçurup seyrettik. Onlarda
inmeden benim dumanlı yavruyu havaya attım. Daha ikinci uçuşu olduğu
halde beni mahcup etmedi. Bir iki kere kuyruğunun üstünde kaydı ve ilk
taklasını attı. Nasıl ama dedim. Kuş böyle olur. Daha sarı sarı tüyleri
var. İki tur daha atabilse oyuna girecek. Benim gurur kaynağım. Kuşları
içeri soktuk. Aksam yemeğini yiyip Eran'ı hava alanına götürdüm ve yolcu
ettim.
Ertesi gün akşam üzeri yine kuşlara gittigimde her zamanki gibi
gözlerimin ilk aradığı kuş dumanlı yavruydu. Fakat bu sefer hafif bir
halsizliği vardı. Pek uçmakta istemedi. Bende zorlamadım. Bundan sonra
her gün dahada kötüye gitti ve bir süre sonra kafasıda dönmeye başladı.
Ne kadar uğrastıysam nafile. Ben bunları yaparken bir gün Afganistanlı
arkadaştan e-mail geldi. Halim kötü diyordu. Kuşlarım teker teker
dökülüyor. Her gün bir iki tanesi ölüyor. Ne yapacağımı bilmiyorum.
Birden ziyaret ettiğimiz gün aklıma geldi. Söylediğine göre ilk ölen kuş
biz gittiğimizde ilk gösterdiği kuştu ve bende elime alıp incelemiştim.
Eve geri geldigimde arkadaşıma kusları göstereceğim diye heyecanla
ellerimi yıkamadığımıda hatırladım. İlk dokunduğum kuşumda gözüm gibi
baktığım dumanlı yavrumdu. Bazen böyle hatalarımızla öğreniyoruz. Umarım
benim öğrendiklerimde başkalarının hata yapmadan öğrenmesine katkıda
bulunur.
PMV-1'e geri dönelim:
Bu hastalığın işaretleri ilk olarak kuşların fazla su içmeye başlaması
ve sulu dışkularuyla başlar. Kısa zamanda kuşlarda sinir sistemi
sorunları görülür. Felç, boyun titremesi, fazla ürkeklik ve klasik
vücudun (özellikle boyun) dönmesi veya kıvrılması. Sinir sistemi
bozukluklarının başlamasından önce bu hastalığı teşhis edebilmek için
şüphelendiğiniz kuşu sırtının üzerinde yere bırakarak veya aniden
yanında elinizi çırparak korkutup havalanmasını sağlıyabilirsiniz.
Sinirsel bozukluk gözle görünmese dahi bu hastalığı taşıyan kuşda etkisi
başlamışdır ve kuş sağlıklı olduğunda yapabileceği gibi korkutulduğunda
normal bir kalkış yapamaz. Uçuşa kalkışında bir bozukluğa şahit
olabilirsiniz. Sırt üstü pozisyondan ayağa kalkmasıda sorunlu olabilir.
Şüphelendiğiniz kuşu gözlem altına aldığınızda yemini yerde verirseniz,
yem yemekte güçlük çektiğini görebilirsiniz. Tam yeme gaga atarken
başının kenara çekmeside klasik bir işaret. Hastalık ilerledikce bu
hareket dahada ağırlaşacak ve kafasının tamamen dönmesine kadar
gidecektir. Bu kuşları beslemek için kenarları alçak olan tabak
şeklinde yemlikler ve suluklar kullanabilirsiniz. Fakat hastalık
ilerledikce yem yemek ve su içmek kuş için imkansızlaşacaktır. Bu
durumda elle beslemeye geçmeniz gerekebilir. Hastalıkları bu seviyeye
gelen kuşların bazıları hemen ölürler ve bazılarıda yaşadıkları halde
hayatlarının sonuna kadar hafif sinir sistemi bozuklukları gösterirler.
Sonuçta bu hastalıktan kuşların kurtulması mümkün değildir. Yaşayanlarda
taşıyıcı haline gelirler.
Boyun dönmesinin ve öteki sinirsel bozuklukların bir çok hastalığa
özellikle Paratifo'yada özgü olduğunu düşünürsek bu hastalığa kesin
teşhis koymanın tek yolu alınacak kanın labaratuarda analize
edilmesidir. PMV-1 taşıyan kuş iki üç hafta içinde antikor (kana
dışarıdan giren maddelere karşı savunmaya geçen madde) üretmeye başlar
ve bu antikorlar labaratuarda teşhis edilebilir. Çoğunlukla PMV-1'e
yakalanan kuşlarda Paratifoda mevcuttur. Paratifo kendisini ilk iki üç
gün içinde gösterdiği için test sırasında bu hastalığıda aramak
yerindedir. İlk teşhisden sonra kuş paratifo için tedavi edilirse ve
iyileşme gösterirse bu PMV-1 virüsüne karşı vücudun savunmasını
kolaylaştırır. Dolayısıyla, anlıyacağınız gibi PMV-1'in antibiyotiklerle
veya her hangi başka bir ilaçla tedavisi mümkün değildir. Yapılabilecek
tek şey bu hastalığa karşı sağlıklı kuşları her yıl aşılamaktır.
Konuıtuğum bazı kişiler bu aşının sadece 6 ay vücuda yararlı oldugunu ve
6 ay sonra tekrarlanması gerektiğini savunuyor.
PMV-1 aslında tek başına kuşları öldürmez. Kuşların ölüm nedenlerinin
başında yem ve su alamamaları gelir. Bunun yanında PMV-1 kuşun vücut
savunma sistemini aşırı derecede yıprattığı için aynı zamanda kuşda
baska hastalıklarda mevcuttur. Bunların başında daha önce dediğim gibi
paratifo gelir. Pamuk ve Coccidiosis bunu takip eder.
Hastalanan kuşlarınızın tedavi edilemiyeceği ve ölmiyenlerin bile
taşıyıcı hale geleceği düşünülürse, istemesekde bir ilaç bulunana kadar
tek çözüm bu kuşların imha edilmesidir.
Ne olursa olsun, bu hastalığı taşıyan kusları satmak veya başkalarına
vermek yapılmaması gereken bir şeydir. Bulaşıcılık özelliği çok fazla
olduğu için PMV-1 salgınına yol açacak bir harekettir. Umarım kimse
kendi kuşlarında yaşadığı duyguları başka bir kuşçunun veya kuşçuların
yaşamasını istemez. Eğer hasta kuşlarınız sizin için çok değerliyse ve
imha edemiyecekseniz, öteki kuşlarınızdan her zaman ayrı tutulmalı ve
öteki kuşlarınızında devamlı aşılarının yapılması gerekmektedir. Bu
hastalığı geçiren kuşların aşılanması mümkün değildir. Eğer kuşlarınız
aşılanmamışsa ve bu hastalığın bir kuşunuzda mevcut olduğunu
düşünüyorsanız, acil olarak geri kalan kuşlarınızı aşılıyabilirsiniz.
Fakat aşıyı vurduktan sonra antikorun iki üç hafta içinde üretilmeye
başlamasından dolayı bu süre içinde hastalığa yakalanan başka
kuşlarınızda olabilir.
Hasta kuşları imha ettikten veya salmadan çıkarttıktan sonra arta kalan
yemlerin ve dışkıların her gün temizlenmesi ve salmanın bir ucundan
öteki ucuna kadar dezenfekte edilmesi şarttır. Dezenfekte etmek için
"SANICOOP" gibi hazır temizleyiciler kullanabileceğiniz gibi kloraklı
çamaşır suyuda kullanabilirsiniz. Bundan bahsetmişken bu tür dezenfekte
işlemlerini gelenek haline getirip en az haftada bir bütün yemlik ve
sulukları dezenfekte etmenizi ve buna yapabildiğiniz kadar bütün salmayı
eklemenizi tavsiye ederim.
PMV-1 hastalığı süresince kuşlarınıza genel antibiyotik vererek yan
hastalıklarla başa çıkmanız ve B vitamini takviyesiyle kuşunuza yardımcı
olmanız, değerli kuşlarınızın kendilerini en kısa zamanda
toparlamalarına yardımcı olur.
Hepinize ve kuşlarınıza sağlıklı bir hayat dilerim.
Uğur Kurt Gürsu |