UÇURDUĞUMUZ GÜVERCİN YA GERİ DÖNMEZSE ?
Güvercin yetiştirenler için bu işin en önemli yanı kuşlarının
uçuş performansıdır. Kendi kuşları ile özdeşleşmiş bir çok kuşçu
tanıyorum. Kuşları ile birlikte aynı kümeste yattığı için gazetelere
haber olanların yanı sıra, bir çift güvercin için ufak çaplı servet
ödeyenler hiç de az değil. Kısa sürede bir yaşam biçimine dönüşen bu
tutku, zamanla hep daha iyi kuşlara sahip olabilmek uğruna verilen uzun
bir uğraş haline geliyor.
Peki bu derece değer verdiğiniz güvercininizin uçurduğunuzda yuvasına
geri gelemeyeceğini bilseydiniz ne yapardınız ? Bu konuda en ufak bir
şüpheniz olsaydı kuşunuzu uçurur muydunuz ? Sanırım böyle bir şey
olsaydı kimse güvercin uçurmaz hatta beslemezdi. Güvercin belki de bir
kafes kuşu olarak alınıp satılır, kuş satın alınacağı zaman sadece
renksel ve şekilsel bazı özelliklere bakılır, uçuş performansı gibi bir
kavram hiç olmazdı. Bu aslında bildiğimiz anlamda güvercin
yetiştiriciliğinin de sanırım sonu olurdu.
Neyse ki, bütün güvercin yetiştiricileri uçurdukları kuşlarının
yuvalarına geri döneceğinden adları gibi emindirler. Bazen çeşitli
nedenlerle istisnai bazı durumlar yaşansa bile, bir güvercin uçtuktan
sonra mutlaka yuvasına geri dönmektedir. Evcil güvercinlerle ilk
tanıştığım ortaokul yıllarımda beni ilk etkileyen özellik, uçurduğum
kuşların yuvalarına geri dönmeleri olmuştu. Uzunca bir süre neden kaçıp
gitmediklerine ya da kaybolmadıklarına hayret etmiştim. Güvercinlerim
gökyüzünde nokta gibi gözüküyor ve sonra da onları gözle göremez
oluyordum. Eminim o yükseklikten bütün Ankarayı ve çevresini çok rahat
bir şekilde görebiliyorlardı. Daha sonra alçalıyor ve benim balkonumu
bulup yuvalarına geri gelmeyi becerebiliyorlardı. Gerçekten de hayret
vericiydi.
GÜVERCİNLER YÖNLERİNİ NASIL BULUYORLAR ?
Güvercini diğer bir çok canlıdan ayıran en önemli özellik,
kanımca yuvasına ve eşine olan bağlılığı ile çok gelişmiş olan yön bulma
yeteneğidir. Acaba güvercinler bu özelliklerini neye borçlular ? Nasıl
olup da şaşmaz bir şekilde yönlerini bulabiliyorlar ?
Bu konuda çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Bir çok bilim insanı bu
konuda araştırmalar ve deneyler yapmıştır. İlk önceleri, kuşların yer
şekillerini, binaları vb noktaları akıllarında tuttukları ve yönlerini
bunlara göre belirledikleri düşünülmekteydi. Yapılan bazı deneyler bu
düşüncenin yanlış olduğunu ortaya çıkarttı. Güvercinlerin gözlerine
etrafı görmelerini engelleyen lensler takılarak yapılan bir deneyde,
kuşlar bir tür kör edildiler. Daha sonra yuvalarından oldukça uzağa
götürülüp uçuruldular. Bu durumda bile güvercinlerin bir çoğunun
yuvalarına geri geldiği gözlendi. Bunun üzerine daha farklı varsayımlar
üzerinde durulmaya başlandı.
Aslında kuşların güneş ve yıldızlara bakarak yön belirledikleri görüşü
uzun bir zamandır araştırılmaktaydı. Bu konuda yapılan bazı deneyler bu
görüşü destekler doğrultudaydı. Özellikle posta güvercinleri ile çeşitli
deneyler yürütülüyordu. Bu kuşların uzun yolları kat edip geri gelmeleri
üzerinde duran bilim insanları kuşların güneşe göre yön belirlediklerini
saptadılar.
GÜNEŞE VE YILDIZLARA GÖRE YÖN BULMA
Bu konuda ilk kez ortaya görüş süren Alman kuş bilimci (
ornitolog ) Kramer olmuştur. Gündüzleri göç eden kuşlardan olan bir
sığırcık ( Sturnus vulgaris ) ile yaptığı bir deneyde, sığırcığı
etrafını aynalar ile kapattığı bir deney kafesine koymuştur. Aynalar
öyle bir konumda yerleştirilmişlerdir ki kuş güneşten başka bir şey
görememektedir. Kramer aynaların konumu ile oynayabilmektedir. Böylece
aynaların konumunu değiştirerek güneşin durumunu istediği gibi
değiştirebiliyordu. Aynaları her oynayışında sığırcığın güneşe göre aynı
konumunu koruyabilmek için aynanın oynatıldığı ölçüde sürekli yer
değiştirdiğini fark etti.
Bunun üzerine aynı deneyi farklı bir biçimde tekrarladı. Bu sefer kuş,
kapalı bir ortamda güneşi görmeksizin aynı deneye tabi tutuldu. Bu deney
sonrası kuş yön duygusunu tamamen yitirdi. Yaptığı benzer deneyler
sonucu Kramer, kuşların güneşin kendi yörüngesi üzerindeki hareketini
fark ettiklerini, buna bağlı olarak konumlarını belirleyebildikleri
sonucuna vardı.
Özellikle gece de göçlerini sürdüren bazı kuş türleri üzerinde yapılan
araştırmalar ise, bu kuşların yönlerini yıldızlara bakarak
saptayabildiklerini ortaya çıkarttı. Ancak burada kuşlar eski gemiciler
gibi kutup yıldızına bakıp ya da herhangi bir yıldıza bakıp yön
belirlemiyorlar, gökyüzünün genel konumuna göre yön tayin ediyorlardı.
Sarıasma ( Oriolus oriolus ) kuşları, yapay bir ortamda sonbahar gökyüzü
görünümü altında yetiştirilmişlerdir. Bu kuşların sonradan yapılan
deneylerde bu yapay gökyüzüne göre yönlerini bulabildikleri
saptanmıştır.
GÜVERCİNLER DÜNYANIN MANYETİK ALANINI KULLANIYOR
Yukarıda anlatılanlara benzer şekilde yapılan bir çok deney,
kuşların gökyüzüne bakarak güneş ve yıldızların konumuna göre yön
saptayabildiklerini göstermiştir. Ancak gözleri lensle kapatılan
güvercinlerin de yönlerini bulabilmiş olması veya gece göç eden kuşların
kapalı havalarda yönlerini şaşırmamış olmaları gibi durumlar kuşların
farklı bir yön bulma mekanizmasını da kullandıklarını göstermektedir.
Peki bu mekanizma ne olabilir?
Yapılan araştırmalar, dünyanın manyetik alanının kuşlar tarafından yön
bulmak amacı ile kullanıldığını ortaya çıkartmıştır. Kuşlar yer kürenin
manyetik alanından yararlanarak yön bulma yetisi geliştirmişlerdir.
Kuşların bir çoğu Manyereseptör adı verilen manyetik alan algılayıcı
bir sisteme sahiptirler. Bu sistem sayesinde kuşlar göç sırasında ya da
uçurulduklarında dünyanın değişen manyetik alanını hissederek yönlerini
belirleyebilmektedirler. Deneyler, göçmen kuşların manyetik alandaki
%2lik bir değişimi bile algıladıklarını göstermiştir. Özetle kuşların
içinde bir tür pusula bulunmaktadır.
Hayvanların yön bulmada dünyanın manyetik alanını kullandıkları görüşü,
ilk kez Rus doğa bilimci Middendrof tarafından ortaya atılmıştır.
Dünyadaki manyetik alan, yer kürenin çekirdeğinde erimiş halde bulunan
ve hareketli olan demirden kaynaklanmaktadır. Bu manyetik alan, yer
kürenin içinden, okyanuslardan ve atmosferden geçerek bir kutuptan
diğerine ulaşan oval biçimli akış çizgileri şeklindedir. Bu aynı bir
mıknatısın kutupları arasına demir tozları serpiştirildiğinde oluşan
çizgilere benzemektedir. Gözle görünmeyen ancak varlığı deneylerle
saptanabilen bu manyetik alandan esinlenerek, yön bulmaya yarayan pusula
dediğimiz aletler icat edilmiştir. Pusulanın ibresi hep bu manyetik alan
çizgilerine paralel konumda durur ve dolayısıyla bize hep kutupları
işaret eder. Bizler ancak bir pusula yardımı ile bu doğrultuları
saptayabilirken acaba kuşlar bunu nasıl becermektedirler ? Kuşların iç
pusulası nasıl çalışmaktadır ?
KUŞLARIN İÇ PUSULASI
Kuşların Manyereseptör ( manyetik alan algılayıcı ) bir sisteme
sahip olduğunun düşünülmesi üzerine, bu konuda araştırmalar yoğunlaştı.
Bu varsayımı doğrulamak için iki Amerikalı araştırmacı olan Walcot ve
Keeton çeşitli deneyler yaptılar. Uzaklardan uçurulduklarında yönlerini
kolaylıkla bulabilen bir dizi güvercin üzerinde yürütülen bu deneylerde,
ilk olarak güvercinlerin üzerine küçük bir mıknatıs bağlandı. Bu
şartlarda uzaktan bırakılan güvercinlerin yönlerini tamamen şaşırdıkları
gözlendi. Kuşlara bağlanan mıknatısın kuşların iç pusulası üzerinde
saptırıcı etki yaptığının saptanması, aynı zamanda böyle bir sistemin
varlığını da kanıtlamaktaydı. Bu olayın belirlenmesi üzerine bu
doğrultudaki araştırmalar hız kazandı.
Bugün, jeomanyetik alandaki değişmelerin, güneşteki patlamalar ve bazı
değişikliklerin yeryüzündeki biyolojik sistemleri olumsuz etkilediğini
bilmekteyiz. Jeomanyetik fırtınaya yakalanan bazı güvercinlerin
yönlerini şaşırdıkları gözlenmiştir. Bu tür değişimlerin özellikle
göçmen kuşların göç yollarını şaşırmasından, balinaların karaya
vurmasına kadar bir çok değişime yol açtığı bilinmektedir.
MANYERESEPTÖR NASIL ÇALIŞMAKTADIR ?
Yeryüzündeki manyetik akım çizgileri, jeomanyetik ekvatorda yatay
durumdayken, kuzeye ve güneye doğru gidildikçe daha dik açılarla kesişir
konuma gelir. Alanın şiddeti kutuplara yaklaşıldıkça artar. Ekvatorda
ise daha zayıftır. Dünyada yaşayan bazı canlıların bu alanın şiddetini
ve eğim açısını saptayabilen Manyereseptör adı verilen alıcılara sahip
olduğu deneylerle belirlenmiştir. Bu alıcılara sahip canlıların bu
sistemi yer küre üzerinde alan bulmakta kullandıkları saptanmıştır. Bu
tür alıcılara sahip olan canlılar arasında bazı mikroorganizmalar,
kuşlar, balinalar, bazı balıklar bulunmaktadır.
Bir tür iç pusula olarak adlandırabileceğimiz bu sistem, güvercinlerde
sinir sistemine yuvalanmış küçük manyetik mineral birikimleri ile
sağlanmaktadır. Güvercinlerin kafatasları ile beyinleri arasında bulunan
bu ferromanyetik tanecikler, yerin manyetik alanına karşı duyarlı
birimlerdir. Pusulanın ibresi gibi düşünebileceğimiz bu mineral
tanecikleri, yeryüzünün manyetik alanındaki değişimlerden etkilenmekte
ve ilişikte bulundukları sinir hücrelerinde bir implus ( uyarı ) meydana
getirmektedirler. Bu impluslar sinir sistemi aracılığı ile beyine
iletilmekte ve güvercin gerekli hareketleri gerçekleştirmektedir.
Amerikalı araştırmacılar olan Walcot ve Keeton bu konuda yaptıkları bir
deneyde, her tarafı kapalı bir kafes içine koydukları saka kuşunu (
Carduelis carduelis ) Helmholtz bobini olarak adlandırılan manyetik alan
yaratıcı bir sistemin merkezine yerleştirdiler. Bu sistem sayesinde
manyetik alanın yoğunluğunu değiştirmeksizin alanın yönünü değiştirmek
olanaklıydı. Alanın yönünü sürekli değiştirerek saka kuşunun
davranışlarını gözlediler. Saka kuşu manyetik alanın yönü her
değiştirildiğinde kendini yeni yöne göre ayarlıyordu. Bütün bu
araştırmalar kuşların manyetik alandan yararlandığını ortaya
koymaktadır.
SİSTEMİN YANILGI NOKTALARI !
Bu sistem çok mükemmel gibi görünse de bazen yanılmaktadır.
Özellikle manyetik alanı algılayamayacak şekilde uzaktan bırakılma,
lokal manyetik anormaller olarak adlandırabileceğimiz demir yatakları,
madenler, jeomanyetik alandaki değişime neden olan olaylar, fırtınalar
hatta güneşteki patlamalar bile sistemin aksamasına neden
olabilmektedir. Neyse ki, kuşlar sadece bu sistemden yararlanarak yön
belirlememektedirler. Aslında kuşlar yön bulmakta güneş ve yıldızların
konumlarını da kullanmaktadırlar. Bu nedenle esasen iki tane iç
pusuladan bahsetmek belki de daha doğru olacaktır.
Yeryüzünün manyetik alanının yön belirlemede kullanılmasını sağlayan bu
sistem göçmen kuşların tümünde hatta bütün kuşlarda varmış gibi
görünmektedir. Ancak her kuşun bu sistemi kullanma şekli farklıdır. Her
iki sistemin ( pusulanın ) birbiri ile çeliştiği durumlarla da
karşılaşılmaktadır. Hangi pusulanın kullanılacağı kuş türüne ve göç
yollarına göre değişmektedir. Düzenli olarak yükseklerde uçan kuşlarda
yıldız sistemi daha öncelikli kullanıldığı sanılmakla birlikte,
çelişkili durumlarda manyetik pusulanın ön planda geçtiği
düşünülmektedir.
Bu konuda Sylvia borin kuşlarının yavruları ile yapılan bir deneyde,
kuşlar aynı yapay yıldız görüntülerinin bulunduğu iki farklı ortamda
yetiştirilmişlerdir. Ortamlardan birinde manyetik alan bulunmakta,
diğerinde ise bulunmamaktadır. Büyüyen kuşlar daha sonra doğaya
salıverilmişlerdir. Manyetik alan bulunan ortamda yetiştirilenler doğru
yöne yönelirlerken, manyetik alan bulunmayan ortamda yetiştirilenler
yanlış yöne yönelmişlerdir. Deney sonuçları kuşların çelişkiye
düştükleri durumlarda manyetik bilginin, yıldızlardan gelen bilginin
önüne geçtiğini göstermektedir.
Araştıran ve Derleyen:
Yavuz İŞÇEN |