Kiliste güvercin besleyip uçuranlara kuşçu adı verilir. Halk güvercini
çok sever. Güvercin avlamanın ve vurmanın çok günah olduğuna inanılır.
Anadolunun bir çok kentinde güvercin besleyip uçuranlara rastlanmasına
karşın Kilis denli yaygın değildir. Kilisin yaşı ileri kuşçularının
anlattığına göre, eskiden en çok kuş Suriyenin Halep kentinde
beslenirmiş. Ancak daha sonraları Kiliste güvercin sayısı Halepten
daha çoğalmış. Halepli kuşçular Kilise kuş almak için gelirlermiş.
Kiliste kuşçular için Kuşçu kahvehaneleri vardır. Bundan beş on yıl
öncesine değin bu kahvehanelerin sayısı daha da çoktu. Bugün hala bu
kahvehanelerden birkaç tanesi kuşçuluğu sürdürmektedir. Bu
kahvehanelerin müşterileri kuşçulardır. Kuşçuların dışında kuşları
sevenler de bu kahvehanelere gelirler. Kuşçu kahvelerinin iç
duvarlarında tel kafesli kuş rafları bulunur. Bu rafların içi de odacık
bölmelidir. Kuşlar genellikle bu kafesler içinde oynaşır guguklaşır.
Kuşçu kahvelerinin masaları oldukça küçüktür. Bir sehpa yüksekliğinde ve
genişliğindedir. Kuşçu kahvelerinin sandalyelerine kürsü adı verilir. Bu
kürsüler oturak büyüklüğünde, üstü hasır örgülü küçük ve basıktır. Tahta
ve yüksek sandalyeler gürültü çıkaracağı için bu kahvelerde yeğ
tutulmaz. Ayrıca yüksek biçimde oturmanın kuşların keyfini kaçıracağına
da inanılır. Kuşlardan kahveye alıştırılmış olanları serbest
bırakılırlar. Bu kuşlar kahvenin içinde uçuşup oynaşır dururlar.
Müşteriler kuş sohbetleri ve kuş alım satımları yaparlar. Bazı kuşçular
daha iyi bilenlere sormak için yanlarında hastalıklı, yaralı kuşlarını
da getirirler. Bazen de övünç için en gösterişli ya da Yavuz kuşlarını
getirdikleri olur. Kuşçu kahvelerinde gürültülü konuşulmaz. Tavla gibi
çok ses çıkaran oyunlar yasaktır. Kağıt oyunları da oldukça gürültüsüz
oynanır. Önemli olan kuşları seyretmek ve guguklamasını dinlemektir.
Kuşçular genellikle yerel giysiler giyerler. Beş on yıl öncesine dek,
yerel giysiler değerini kaybetmemiş olduğundan kuşçuların giysileri çok
görkemli olurdu. Ayaklarında ya kulaklı yemeni ya da kabaralı yine
kulaklı olan kundura olurdu. Çorapları ya yün ya da iplik örgüden beyaz
veya sarı renkteydi. Tümü de şalvar giyerdi. Bu şalvarın genel rengi
siyah veya lacivert olmasına karşın kahverengi ya da kurşuni şalvar
giyenlere de rastlanırdı. Şalvarın ortası bol ve rahat diktirilirdi.
Böylece kuşçu kuş uçururken rahat atlamalar yapabilirdi.Ayrıca şalvarın
bu orta kısmının yürürken yere değmesi de kuşçuların cakasını
gösterirdi. Bazı delikanlılar orta boşluğun ucuna özel olarak kurşun
diktirirlerdi. Delikanlı yürürken şalvarın ortası yere dokundukça ona
bir hava verirdi. Gövdelerine bir içlik giyerlerdi. Bu içliğin özelliği
yakasız olmasıydı. Ayrıca içlikler çizgili ketenden dikilirdi. İçliğin
üzerine yarım kollu olan bir bürümlü yelek giyilirdi. Bürümlü yeleğin ön
kapanış yerleri birit işlemeli olurdu. Britten yapılmış 20 tane top
düğme gene bu brit iliklerinden geçirilirdi. Bürümlü yeleklerin arkası
ve önü ayrıca şalvarın cep kenarları nakış işlemeli olurdu. Bürümlü
yeleklerin üstüne taşçı abası denilen ince çizgili bir aba giyilirdi. Bu
abanın arkası ve önü de nakışlı olabilirdi. Belde şalvarla bürümlü
yeleğin üstünden beyaz bir kuşak sarılırdı. Bu kuşağın saçakları aşağı
sallanır, ayrıca kuşağın bir ucu da sağ yandan sarkıtılırdı. Başta
terlik adı verilen bir külah bulunur, külahın etrafına poşu denilen bir
sargı sarılırdı. Terlikler genellikle çok açık sarı renkte veya beyaz
renkte olur, uçlarında küçük püsküller bulunurdu. Terliklere de nakış
işlenebilirdi. Poşular gümüş işlemeli veya sim işlemeli olurdu.
Poşuların da boşta kalan ucu başın sağ yanından sarkıtılırdı. Poşunun
saçakları da hafifçe yana dökülürdü.
Günümüzde isi kuşçular hala şalvar giymelerine karşın bürümlü yelek,
poşu ve terlik bulamadıkları için, onların yerine güncel giysiler
giymektedirler. Ancak başlarına mutlaka kasket giydiklerini
belirtebiliriz.
KUŞ NASIL UÇURULUR ?
Kilis evleri Havara adı verilen beyaz taştan yapılmadır. Evlerin
bahçeleri evin ortasındadır. Dışardan görülmezler. Bu bahçelere Havış
denilir. Evlerin damları genellikle topraktır. Her damda Loğ adı verilen
silindir şeklinde ağır bir taş bulunur. Yağmur yağdığı zaman bu Loğlara
askı adı verilen bir çatal ağaç yerleştirilir ve damlar loğlanır.
Loğlamaya başlamadan dama iyice saman serpilir sonra loğ taşı bir aşağı
bir yukarı çekilmeye başlanır. Bu Loğ toprağı iyice bastırır.
Kiliste kuşçuluğun yaygınlık nedeni bu ev biçimlerinin elverişli
olmasındandır. Gerek Havışların genişliği ve gürültüden uzak oluşu,
gerekse damların toprak ve düz oluşu kuşçuluk için çok elverişlidir.
Kuşçuluk bu nedenledir ki Kiliste çok gelişebilmiştir. Kuş bulunan
evlerde Havışın bir kenarında ya da damların korunumlu bir yanında kuş
evleri vardır. Kuşlar bu kuş evlerinde saklanırlar. Kuşlar yemlenmek ve
sulanmak için mutlaka Havışa çıkarılır.
Kuşlar günde iki kez uçurulur. İlk uçurma sabah ile öğlen arası kuşluk
vaktindedir. İkinci uçurma ise öğle ile akşam arası ikindi vaktindedir.
Kuşçular kuşlarını sıcakta ve karanlıkta uçurmazlar. Bu nedenle bu iki
kuş uçurma zamanı seçilmiştir. Günün en önemli zamanları kuş uçurmak
için seçildiğinden, kuşçular genellikle başka bir işle uğraşmazlar. Halk
arasında kuşçuların iyi görülmemelerinin nedeni de budur. Kuşçuluk
tembel mesleği olarak kabul edilir. Ayrıca birbirlerinin kuşlarını
tuttuklarında, uyuşamadıkları zaman kavga etmelerinden, damda kuş
kovalarken düşüp ölmelerinden kuşçulara iyi gözle bakılmaz. Berduş
kişiler olarak görülürler. Kuşçulara kolay kolay kız vermezler. Ayrıca
kuşçuların tüm sevgisi kuşlara olduğu için, eşlerini mutlu
edemeyeceklerine inanılır. Tüm bu horlanmalarına karşın genç kuşçular
yetişir. Her uğraşta olduğu gibi kuşçulukta da usta çırak durumu vardır.
Usta kuşçuların yanında gençler çırak dururlar ki kuşçuluğu iyi
öğreneler.
KUŞÇULUĞUN ARAÇ VE GEREÇLERİ
Kuş uçurmak için evin durumu, Havışın büyüklüğü ve damların
uygun olması çok önemlidir. Ayrıca kuşçuluk için bir çok gereçlere
ihtiyaç duyulur. Bu gereçlerin başında kuşları damdan havaya kaldırıp
uçurmaya yarayan sırık gelir. Sırıkların ucunda bir bez vardır. Kuşçular
kuşlara sırıkla vurmak istemezler, kuşlara bu bezi değdirirler. Bir de
damlarına indirdikleri zaman yabancı kuşları yakalamak için Öb adı
verilen bir ağ vardır. Öbler de sırıklıdır ve sırığın ucunda bir çember
vardır. Bu çemberden torba biçiminde bir ağ sallanır. Yabancı bir kuş
konduğunda, çemberli ağ kuşun üzerine atılır. Kuşçunun en büyük
yardımcısı ise kanadı kesik olan ve elinde taşıdığı bir dişi kuştur.
Ayrıca kuşçuların çok iyi ıslık çalmaları gerekir. Islıkla kuşları
havaya kaldırır uçururlar. Evin üzerinde çok uzak mesafeli çemberler
çizmesi için özel bir ıslık namesi çalarlar. Toplu uçan kuşların
dağılması için de yine bir ıslık biçimi vardır. Kuşçu kuşları dama
çağırırken ılımlı bir ıslık çalar. Gereçlerdeki sırıklar kamıştan
yapılmıştır.
Kuş uçurma zamanı Kilisin üstü kuş dolar. Kuşçuların tümü sanki saat
ayarı ile hareket ediyormuşçasına kuşlarını salıverirler. Kuşlar büyük
daireler çizerek uçuşurlar. Birbirlerinin içinden geçerler. Kuşçunun
ıslığına göre gök yüzünde çok görkemli taklalar atarlar. Hangi kuşçunun
kuşları daha sadık ve evine bağlı ise o kuş grubu kayıp vermeden evine
döner. Güzel uçan ve kuşçusuna sadık kuşlara Yavuz Kuş denir. Hangi
kuşçu başkasının kuşlarından kendi kuşları arasına katar ve onu indirip
yakalarsa, başarısı ve o günkü karı olur.
Uçuşan kuşların içine yabancı bir kuş karıştığını gören kuşçu elindeki
dişi kuşun kanatlarını serbest bırakıp parpazlatmaya başlar. Bir yandan
da elini ağzına götürüp dama inmelerini isteyen ıslığı çalar. Kuşlar
evin üzerine yaklaşıp pikeler yaparak konarlar. Yabancı kuş en son anda
inmekten cayarsa, kuşçu ucu çaputlu sarıkla kuşlarını çabuk şekilde
yeniden havalandırır. Eğer yabancı kuş dama inmeyi başarırsa, damdan
bahçeye yani Havışın ortasına yem atmaya başlar. Kuşlar yem yemek için
damdan Havışa uçuşurlar. Yabancı kuş da inerse, onu ürkütmeden önce
yemler, sonra kuşlarıyla birlikte kişleyerek kuş evine sokmaya çalışır.
Eğer damdan Havışa indiremezse, yabancı kuşu Öb dediğimiz ağla
yakalamaya çalışır.
Yakaladığında bu kuşu, ya eski sahibine verir, ya da kendine alıkoyar.
Zaten kuşunun yakalandığını asıl sahibi görmüştür. Bu kuşunu seviyorsa,
onun bu hatayı bir daha yapmayacağına inanıyorsa, gelip yakalayandan
parası ile geri alır. Bazen de kuşlar değişilerek sahiplerini
değiştirirler. Eski sahibi gelip almazsa, kuşçu bu kuşu kendi kuşları
arasına katmayı isterse, önce onun kanadını keser. Uzun bir süre uçurmaz
ve eve alışmasını sağlar. Asıl sahibi gelip istemezse ve yine de kuşçu
bu kuşu satmak isterse, bu kez de kuşçu kahvelerine götürüp orada alıcı
bulur. Kuşların özel bir yemi vardır. Ayrıca kuşlara çekilmiş darı ve
nar tanesi verilir.
KUŞLARIN YAVUZLUĞU
Görkemli ve sadık kuşlara Yavuz kuş denilir. Kuşçular eğittikleri
bu Yavuz kuşlarla övünürler. Kuşlarının Yavuzluğu ile ilgili bir çok
bahse tutuşurlar. Kuşlarını bir çuvala koyup gece yarısı şehrin çok
uzaklarından salıverirler. Hangi kuş evine dönebilirse, o kuşçu bahsi
kazanır.
Kuşçular kuşlarına çok düşkün olurlar. Kuşlarının başka bir kuşçu
tarafından yakalanması onları çok üzer. Bu yüzden birbirlerine düşman
oldukları, hatta birbirlerini öldürdükleri de görülmüştür. Bu nedenle
bundan 25 yıl önce ( * ) Kilis emniyetince kuşçuluk yasaklanmıştır. Eğer
bu yasaklama olmasaydı, kuşçuluğun daha yaygın olacağını söyleyebiliriz.
Ayrıca kuşçular kuşlarını uçururken hep gökyüzüne baktıklarından sık sık
damdan düşerler. Bu yüzden ölenler, sakat kalanlar da olur.
KUŞLARIN ADLANDIRILMASI
Kuşların türlerine göre adları vardır. Kuş alım satımı bu adların
değerine göre yapılır. Örneğin o cins kuş zor bulunuyorsa ve görkemli
bir kuşsa pazarlama sırasında büyük değer bulur. Kuş cinslerinin
adlarından bir kaçı şöyledir.
Kaval, Şekkeli, Cübbeli, İstanbullu, Halepli, Urfalı, Takkeli, Musavvet,
Sarı Musavvet, Kırmızı Kandilli, Hindi, Buludu, Ağ, Şakşak, Aynalı,
Annebi vb...
KUŞLARIN SÜSLERİ
Kilis kuşçuları kuşlarının bakımına büyük özen gösterirler. Onları
boncuklarla süslerler. Kuşların ayaklarına boncuklu halkalar takarlar.
Bu halkalara Halhal adı verilir. Ayrıca ayaklarına ahenkli sesler
çıkaran çıngıraklar takarlar. Kuşların kulak kesimlerinden Küpe denilen
boncuklar sarkıtırlar. Kuşlar Havısın içinde ya da damda yürürken çok
güzel sesler çıkartırlar. Guguklama seslerini dinlemeye doyum olmaz.
Özellikle dişinin etrafında kur yapan kuşlar çok güzel seslerle öterler.
KUŞLARIN HASTALIKLARI VE TEDAVİLERİ
Kuşlarda görülen en yaygın hastalık Kığdır. Kuşların boğazında
düğme gibi bir et benciği çıkar. Bazen de Kığ, yediği bir şeyin boğazına
takılmasıyla olur. Kuşların boğazında Kığ olunca buraya sarımsak ve tuz
sürülür. ( ** ) Kuşlar toprak yerse bu hasta olduklarına işaret eder.
Kuşlara hastalık tedbiri olarak zaman zaman turşu suyu verilir. Ekşi nar
tanesi yedirilir. Kuşların boğazına penesilin yağı sürülür.
Kuşların görkemli olması ve Yavuzlaşması için biber tohumu yedirilir.
Yazın kuşlar sodalı su ile yıkanır. Yem yemeyen kuşların boğazına tatlı
sodanın suyu sürülür. Ayrıca kuşların bitlenmesi de önlenmiş olur.
KİLİSİN ÜNLÜ KUŞÇULARI
Vakti ile Kiliste Mustafa Zaza adında bir kuşçu yaşarmış.
Kuşlarına çok düşkün olduğu için onları hep nar taneleri ile beslermiş.
Günün birinde çok yoksul düşmüş ve kuşlarına bakamaz olmuş. Kuşlarının
tümünü Halepli bir kuşçuya satmış. Aradan yıllar geçmiş, Mustafa Zaza
yoksulluktan kurtulup durumunu düzeltmiş. Hep kuşlarını göresi
geliyormuş. Bir gün kalkıp Halepe gitmiş. Sattığı kuşçudan izin isteyip
kuşlarını seyretmeye başlamış. Onları seyrederken gözlerinden yaşlar da
süzülüyormuş. Bir yandan da cebinden nar taneleri çıkartıp kuşlara
atıyormuş. Bir süre kuşlarını seyrettikten sonra izin isteyip Kilise
dönmüş. Halep nire, Kilis nire ? Evine gelince bir de bakmış ki ne
görsün ? Kuşlarının tümü Havışta dolanıyor.
Yaşlı kuşçular Mustafa Zazanın kuşları ile ilgili daha bir çok öyküler
anlatıyorlar. Kuşçu Cuma kendini din yoluna adamış bir adammış. Konu
komşunun, eşin dostun bir çok tenkidine rağmen yine de kuşçuluktan
vazgeçemezmiş. Dabaoğlu Hüseyinde ünlü kuşçulardan biriymiş.
Şu anda Kilisde en çok kuşu olanlardan biri de Dr. Hikmet Serim. Hem
doktorluk yapıyor hem de kuşçuluk. Başka bir kentin hastanesine
atamışlar kuşlarını bırakıp gidememiş, istifa etmiş.
Kilisin usta kuşçuları arasında şu isimleri de sayabiliriz ; Kıdenin
oğlu Şevki, Halil Şah, Durmuş ve Osman Kurtboğan, Ceylan Ali, Ahmet
Oruç, Sünnüoğlu Ahmet, Deli Yusuf, Garibo, Mehmet ve Mahmut Köylüoğlu (
Babadan kuşçular 50 yaşlarına ) Haleplioğlu, Şöför Ahmet Sağıroğlu,
Nohut Durmuşun oğlu Ahmet, Hacıkemiş gilden Yaşar. Kuşçular arasında en
çok kuş ticareti yapan ise püskülübüyük olarak biliniyor.
Kim ne derse desin, kuş sevgisi küçümsenecek bir sevgi değil. Kuşu
sevmek vurup öldürmekten de mi kötü. Sevgi her yüreğe özgü de değildir
ya. Bu nedenle Kilisimizin bu geleneksel güzel uğraşını sürdüren tüm
kuşçularına selamlar, saygılar sunarım.
YAZAN : Mazlum Nusret Kılıçkıran
Derleyen ve Yayına Hazırlayan: Yavuz İŞÇEN /
Ankara
DERLEYENİN NOTU :
Yukarıdaki yazı Türk Folklor Araştırmaları Dergisinde, ekim 1978
tarihinde sayı 351de yayınlanmıştır. Aslına tamamen sadık kalınarak
aktarılmıştır. Sadece yazıda parantez içinde yıldız işareti ile
belirtilen iki konu derleyenin ilavesi olarak aşağıya verilmiştir.
( * ) 1953 yılında ölümle sonuçlanan bir olay sonrası Kilis Emniyet
Amirliğince kuşçuluk bir süre yasaklanıştır.
( ** ) Kığ denilen hastalık muhtemelen Pox ya da Trichomonasdır.
Trichomonas olma ihtimali daha kuvvetlidir. Her iki hastalık da ağız
içinde düğme şeklinde oluşumlara neden olur. Sarımsak ve tuz sürülerek
yapılan tedavinin hiç bir yararı olmaz. Tedavi için uygun ilaçlar
günümüzde kullanılmaktadır. |